Bu dönemde Milton görüyor, duyuyor, düşünebiliyor fakat ‘hareket’ edemiyordu. Vakit geçirmek için çevresindeki insanların sözlü ve sözsüz davranışlarını gözlemlemeye başladı. Özellikle ‘söylenen ya da dile getirilen’ ile ‘söylenmeyen, dile getirilmeyen ya da ima edilen arasındaki farkları inceliyordu.”
Milton Erickson’un o dönemde yaşadıklarını biraz daha ‘hissedebilmek’ için size bir ‘Tavuk Suyuna Çorba’ hikayesi sunuyorum :
‘Kırmızı Şapkalı Melek’ Hikayesi
“Kafede otururken korku içindeydim. Ertesi gün belkemiğimden ameliyat olacaktım. Ameliyatın riski çok yüksekti, ama inancım da yüksekti. Tanrı’ya sürekli dua ediyordum : ‘Tanrım, beni sorguladığın zaman, lütfen yanıma bir Melek gönder’.
Tam kafeden çıkmak üzere hazırlanırken, kasaya doğru yavaş yavaş yürüyen yaşlı bir kadın gördüm. Yanında durdum, hayranlıkla izliyordum kadını üzerinde kırmızı ve mor renkli, şal deseni bir elbise, boyunda şık bir eşarp vardı. Elbisesine güzel bir broş takmıştı ve başında kırmızı bir şapka vardı. Kendimi tutamadım ve ona, ‘Bağışlayın, bayan. Size ne kadar güzel bir kadın olduğunuzu söylemek istiyorum’ dedim.
Elimi tuttu ve bana ‘Çocuğum, Tanrı seni korusun ama, bir kolum takma, diğer kolumda platin bir plaka var. Üstelik, bacağım da takma. Gördüğün gibi giyinmem epeyce zamanımı alıyor. Elimden geleni yapıyorum, ama yıllar geçtikçe kendime dikkat etmemin de pek bir anlamı kalmıyor sanırım. Bugün kendimi çok özel bir insanmışım gibi hissettirdin bana. Tanrı seni gözetsin ve korusun, inşallah’ dedi. Güzel yaşlı kadın yürüyüp giderken, beni o kadar derinden etkiledi ki, onun Tanrı’dan bana göndermesini istediğim Melek olduğuna inandım.” (Tami S. Fox)
Bu gözlemleri, bilgileri ve deneyimleri yıllar sonra onu dünyanın en başarılı psikoterapisti yaptı. 1954 yılında ‘Dolaylı Hipnotik Tedavi’ üzerine ilk yazılarını yazmaya başladı.
Milton danışanlarıyla ‘yüz yüze’ (‘face to face’ bakın, İngilizce!...) konuşmayı, ‘Tedavi Yöntemi’ olarak kullanıyordu. Bu sırada konuşurken, ‘Özel Dil Kalıplarından’ yararlanıyordu. (Sözünden, Gözünden, Özünden ... bakın, Sufiler gibi!...) Yaratıcılığı, sezgilerinin güçlü olması, samimiyeti, insanların bilinçdışlarında varolan sırları keşfetme yeteneği ve en önemlisi de onların bilinçdışlarına çok saygı göstermesi ve asla zorlama yapmamasıyla onlara yardımcı oluyordu.
Milton tam 35 yıl boyunca kendi Hipnotik Hikaye Anlatma Yöntemini tedavi amaçlı olarak kullanmıştır. Ulaştığı başarılı sonuçlar, bir insanın değişmesinin ne kadar zor olduğunu bilen uzmanlarca ‘Mucize’ olarak değerlendirilmiştir.
İşte John ile Richard bu yüzden onun danışanlarıyla çalışma yöntemlerini modellediler. Milton’un hipnotik konuşma ve hikaye anlatma deneyimlerinin ‘yapısını’, ‘iskeletini’ ortaya çıkardılar. Yıllarca üzerinde çalıştılar ve sonunda bu bilgileri kullanarak NLP’yi herkesin ‘Öğrenebileceği’ ve ‘Kullanabileceği’ bir ‘proje’ olarak sundular.
Milton’ın danışanlarla birlikte uyguladığı trans çalışmaları, o güne kadar varolan ‘Klasik Hipnoz’ uygulamalarından ‘Temel bir farklılık’ içeriyordu. Bu ‘Trans’ çalışmaları Milton, için kişilerin içindeki derin sulara açılan ‘Gizli Bir Kapı’ gibiydi. Milton insanların zaten her gün, gündelik hayatları içinde defalarca ‘Transa’ girip çıktıklarını biliyordu. Bizim ülkemiz Türkiye’de Karadenizli kadınların yorgun iş günlerinin gecesinde ateş başında oturup, ateşe bakarken derin bir hal yaşamaları, içlerinin geçmesi, bazen UGH gibi bir ses çıkarıp sıçramaları da güzel bir örnek olabilir. Tıpkı Kızılderililerin ateş başında oturup, derin bir hal içinde ‘Tören’ yapmaları gibi...
Özetlemek gerekirse Milton’un başarısının sırrı insanların doğal yoldan transa girmelerini, kendi çalışmalarında bir ‘Tedavi Yöntemi’ olarak kullanmasıdır. Dili kullanma becerisi, sözel olmayan iletişim becerileri, trans halindeyken (yarı uykulu yarı uyanık bir hal...) danışanın sorunuyla ilgili olan ve sonunda sorunun çözüldüğü bir hikayeyi anında uydurabilmesidir. Spontane olarak, kendiliğinden, zorlamadan...
“Bilinçdışı kaynaklarımıza nasıl erişebiliriz?”.
Tabi ki trans haliyle. Trans, dikkatin içimizde yoğunlaştığı bir bilinç halidir. İçsel dünyanızdaki düşünce ve duygularınıza ne kadar fazla odaklanırsanız, dışsal dünyaya o kadar az dikkat yöneltirsiniz. Trans haline, NLP terminolojisinde ‘İçe Dönük Dikkat Hali’ (down time) denir. İçe Dönük Dikkat Hali sizin dikkatinizi ağırlıklı olarak içsel dünyanıza verdiğiniz haldir. Dışa Dönük Dikkat Hali (up time) sizin dikkatinizi ağırlıklı olarak dışsal dünyaya verdiğiniz haldir.
İçe dönük dikkat halinin uç noktasında uyku hali başlar ve rüyalar dünyası sizin için gerçek olur. Bu dikkat halleri ne iyi ne de kötüdür. Gündelik yaşamlarımızda zaman zaman birini ve ötekini yaşarız. Dışa dönük dikkat hali etkinliklerimize örnek olarak karşıdan karşıya geçmek, bir ders vermek, futbol oynamak verilebilir. İçe dönük dikkat hali etkinliklerimize örnek olarak fantaziler, satranç oynamak, görselleştirme, meditasyon, gevşeme verilebilir.
Trans bir çeşit hipnotik haldir. ‘Hypnosis’ sözcüğü ‘uyumak’ anlamına gelir. Transtaki bir kişi dışarıdan bakıldığında ‘uyuyor’ gibi görülür. Aslında trans halinde yaşanan özel deneyimler, bilincimizin derinliklerindeki zengin ve yaratıcı bir haldir.
Trans ve hipnoz halleri; insanların kendileriyle ilgili daha fazla şey öğrenmelerine ve kendilerini daha iyi ifade etmelerine yardımcı olur.
“Milton Modeli hipnoterapi içinde doğmuştur ve transa girmek için kullanılmaktadır.”
Trans yalnızca hipnozcuların, uzun ve yoğun konsantrasyon çalışmalarının ardından becerebildiği özel bir hal değildir. Bizim doğallıkla içine girdiğimiz ve zihinsel sağlık için önemli olan bir haldir.
Genellikle dikkatimiz bütünüyle dışımızdaki şeylere odaklanmıştır. Kendimizle ilgili farkındalığımız ya da içsel dünyamıza odaklanmamız çok azdır. Trans bizim dikkatimizin içsel dünyamıza odaklandığı bir haldir. Kendi içsel gerçekliğimizle ilgilenmemizi arttıran dil kalıplarının kullanılması, transı derinleştirmektedir.
Trans hali insan gruplarını da etkiler. Bir konserdeki dinleyiciler trans halini paylaşırlar. Futbol maçındaki kalabalıklar da öyle. Dinsel törenler de insanları transa sokar. Doğal afetler de.
Gündelik yaşamlarımızda da çeşitli trans halleri yaşarız. Radyo dinlerken zaman zaman ‘koptuğumuzu’ hatırlayalım. Televizyon izlerken de bir çeşit trans yaşarız, dikkatimiz bir noktada sabitlenmiş ve diğer herşey unutulmuştur. Size isminizle seslenildiğinde bile onları duymayabilirsiniz. Bir bilgisayar oyunu sizi etkili bir trans haline sokabilir.
Trans halinin işaretleri arasında nefes almanın yavaşlaması, bedenin hareketsizleşmesi, kasların gevşemesi, sesin yumuşaması, gevşemiş bir yüz ifadesi, zamanın kayması, tüm diğer şeylere karşı uzaklık hissi ve dışarıdan bakış durumu vardır.
NLP Türk Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder