Değişimin Nörolojik Düzeyleri



NLP’nin önde gelen düşünürlerinden biri olan Robert Dilts, ‘Öğrenme’, ‘İletişim’ ve ‘Değişim’in altı düzeyini belirlemiştir. Dilts’in bu sisteme Nörolojik Düzeyler’ adını vermesinin nedeni, bunların mantıksal ve hiyerarşik bir düzen içinde olmalarıdır.
 

AÇIKLAMA
“En yüksek seviyeden en alt seviyeye doğru düzeyler ve belirleyici sorular:
1. Ruhsallık /Bağlantılılık  ve Amaç -  Sorusu: Başka kim?
2. Kimlik/Misyon   -  Sorusu: Kim?
3. İnanç sistemleri ve Değerler  -  Sorusu: Niçin?
4. Beceriler / Yetenekler  -  Sorusu: Nasıl?
5. Davranışlar   -  Sorusu: Ne?
6. Çevre  - Sorusu: Nerede?”

Robert Dilts nörolojik düzeylerin üst düzeylerinde gerçekleşen değişimlerin, daha alt düzeylerde büyük etkiye yol açtığını açıklamıştı. Etkin bir ‘Değişim’ için en gerekli olan unsur, bu özel bağlam içinde insanın hangi nörolojik düzeyde olduğunun anlaşılmasıdır. Bunu kendiniz için belirlemeyi başardığınızda, başkalarının nörolojik seviyelerini de anlayabilecek ve aynalayabileceksiniz.

Mo Shapiro’dan Hikaye: “Markiz Firmasının Direktörleri”

“Markiz firmasının direktörlerine yeni bir değerlendirme sistemi sunulduğunda, direktörler buna karşı çıktılar ve kendilerinin birinci sınıf denetleyici olduklarını söylediler. Öfkelendiler. Davranışlar düzeyinde empoze edilen değişiklik, onların kimlik düzeylerindeki ‘birinci sınıf denetleyici’ olma görüşüyle uyuşmamıştı. İlk tepkileri şu olmuştu: ‘Bizler yönetici değiliz.’ Sonra şöyle devam etmişlerdi: ‘Biz bunun için eğitilmedik.’ Böylece beceriler düzeyinde bir tepki göstermişlerdi. Eğer bu denetleyicilerle önceden bir araştırma ve tartışma toplantısı düzenlenmiş olsaydı bu çatışma olmazdı.”


Nörolojik düzeyler üzerinde yapacağınız çalışmalar size yaşamınızın her yönüyle ilgili daha esnek düşünebilmenizi sağlayacaktır. Olumsuz bir durumla karşılaştığınızda, nörolojik düzeylerin sorularını sorarak, sorunun kaynağını bulabilir ve onu değiştirebilirsiniz. Düzeylerin bilgisiyle yaşamınıza baktığınızda ‘Farkındalığınızın Genişlediğini’ görebilirsiniz. Aşağıdaki tanımlamalar her Nörolojik Düzeyi açıklamakta ve hem bireyler hem de şirketler için bazı uygulamalar sunmaktadır.

Stratejiler

Belirli bir Sonuç ya da Hedefi kalıcı olarak üretmek için bir araya getirilmiş düşünce ve davranışlar dizisidir. Bir görevi başarmak için fikirlerimizi ve davranışlarımızı organize etmemizin yoludur. Sonuçları geliştirmek için strateji kullanabiliriz. Bir kişinin stratejisini belirlemek için ona konuyla ilgili sorular sorarız, sözel ve sözel olmayan tepkilerini, alt sistemleri, göz hareketlerini gözlemleriz. “Özel tekrarlanabilir ve çapalanabilir, içsel ve dışsal temsiller dizisidir.Belirli bir sonucun oluşmasına yol açar.”


Joseph O’Connor bir stratejiyi modellemek için şunların keşfedilmesi gerektiğini söyler : Kullanılan temsil sistemi; İçsel resimlerin, seslerin ve hislerin alt sistemleri; Aşamaların sırası.
Değişim Stratejisinin Odak Noktası Amaç’tır.
Eğer sizi dinleyen kişilerin bilinçaltlarında amacınızla ilgili ‘Arzulanır bir Tablo’ çizmeyi başarabilirseniz, bu amacınıza erişebilmeniz için onların Bilinçaltları da harekete geçer ve dizginleri ele alır ve gerekli olan stratejiyi biçimlendirir.

 

Joseph O’Connor’da  Arzulanır Tablo Çizme Stratejisinin Üç Sütunu :

1. Tutarlılık : Dinleyenlerin bilinçaltı, bütün ‘İstem Dışı Mikro Hareketleri’ algılar ve bir şeylerin ‘Sahte’ olduğunu hissederse hemen geri çekilir. Bilinçaltını yanıltmak, bilinci yanıltmaktan daha zordur. Unutmayın ki, İletişimde iki tarafın da kazanması gerekir.
2. İnanca ve Kendilik İmgesine Uygunluk : Karşınızdaki kişinin ‘İnancına’ veya ‘Kendisini Algılayış Biçimine (kendi hakkında sahip olduğu imajına’ ‘Ters Düşecek’ bir şey istediğinizde, hiçbir şey elde edemezsiniz. Karşınızdaki kişinin ‘Bilinçaltı’ bu inanca ve bu kendilik imgesine ters gelen her şeye karşı ‘Bütün Gücüyle Direnir’. Örneğin kendisinin utangaç olduğuna inanan bir kişiye, ‘Eğer Konferans Vermeyi Kabul Ederse’ elde edeceği kazançlardan söz ederseniz, onu ‘İkna’ etmeyi büyük olasılıkla başaramazsınız. Çünkü bu kişinin ‘İçsel Sansür’ü daha baskın çıkacaktır.
3. Egoyu Yaralamamak. Ego, Bilinçaltının eşiğinde bekleyen ‘Bekçi’dir. Sizi dinleyen bir kişinin ‘Egosunu’ bir kere yaraladığınızda, artık ona ne söylerseniz söyleyin hiçbir anlamı yoktur. Perde kapanmıştır ve artık mesaj alınmıyordur. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız özür dileyin. Bilinç düzeyinde ve Bilinçaltı düzeyinde etkili olacaktır.

 

NLP Türk Blog

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder