NLP'nin Algı Filtreleri



Başlıca altı algı filtresi vardır: Meta Programlar, Değerler, İnançlar, Tutumlar, Bellek Kayıtları, Kararlar, Dil.

META PROGRAMLAR: Algı filtrelerinin birincisini oluşturan  Meta Programlar, içsel filtre süreçlerinin en bilinçdışı (ya da bilinçsiz seviyede) olanlarıdır. Bunlar içeriksiz filtrelerdir. Deneyimlerimizin kapsamını filtrelerler. Meta Programlar bizim ‘genelleme’ çalışmalarımıza eklenebilen ya da ondan temellenen ‘silme’ ve ‘çarpıtma’ filtreleridir. Meta Programlar zamanla geliştirdiğimiz genellemeleri koruyan ya da parçalayan kimliklerimizi devam ettirmenin yollarından biridir. Bir insanın Meta Programlarını bilmeniz, onun yaşadığı ‘halleri’ önceden tahmin edebilmenize gerçekten yardımcı olur. Onların ‘davranışlarını’ önceden tahmin etmek için de kullanabilirsiniz. Buna ek olarak, belirli bir ‘amaç’ için, bir insanın ‘bilgiyi filtreleme süreçlerini’ değiştirebiliriz.
Meta Programlar ‘bilgiyi filtreleme süreçlerinin’ anahtarlarıdır. Kişilerin içsel temsillerini nasıl oluşturduklarını, genel ruh hallerinin ne olduğunu ve davranışlarını nasıl yönettiklerini belirlemede yardımcı olan güçlü içsel kalıplardır.  Meta Program filtrelerine Meta Program davranış kalıpları Beşinci Sütun olan ‘Kişilik Yönetimi’ bölümünde incelenecektir.
DEĞERLER: Meta Programlar’dan sonra, en bilinçdışı olan filtreler, bizim Değerlerimizdir. Aksiyonlarımızın ya da fiillerimizin  iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğuna, değerlerimiz aracılığıyla karar veririz. Değerler hiyerarşik bir düzen içindedirler. En önemli olanlar tepededir ve daha az önemli olanlar, onların altındadır. Her birimizin değişen Dünya Modelleri vardır. Dünya Modeli, dünyanın nasıl olduğuyla ilgili içsel bir temsildir. Değerlerimiz de Dünya Modellerimizle karşılıklı ilişki içindedir. Kendi kendimizle ya da başkalarıyla iletişim kurduğumuzda, eğer Dünya Modelimiz bizim ya da onların değerleriyle karşıtlık içine girerse, bir karşıtlık var demektir.
Richard Bandler şöyle der: “Değerler bizim asla vazgeçemeyeceğimiz şeylerdir.” Değerlere erişmek için ya da onlardan sakınmak için zamanımızı, enerjimizi ve kaynaklarımızı harcamaya her zaman hazırızdır.
Bağlamın değişmesiyle, değerler de değişebilir. Yani, sizin özel hayatınızdaki ilişkilerinizde görmek istediğiniz değerler ile  iş hayatınızda görmek istediğiniz değerler farklı olabilir.  Bir bağlamda görmek istediğiniz değerler ile diğer bir bağlamda görmek istediğiniz değerler birbirinden hayli farklı olabilir. Değerler ‘bağlam bağlantılı’ oldukları gibi, hallerle de bağlantılıdırlar. Değerler ‘hallerle’, ‘inançlarla’ olduğundan daha az bağlantılıdırlar.
            İnsanların ödünç veremeyeceği değerleri vardır. Anthony Robbins’ın ‘Sınırsız Güç’ adlı kitabında örnek verdiği değreler şunlardır : sevgi, karşılıklı iletişim, eğlence, destek, yaratıcılık, çekicilik, özgürlük, coşkunluk, saygı, olgunluk, mücadele, güzellik, ruhsal bütünlük ve dürüstlük. İnsan ‘çatışan değerlerini’ daha üst bir düzeyde dengelemek zorundadır. Ortak değerler, iyi bir ilişkinin temellerini oluşturur.
Sue Knight ‘Uygulamalarla NLP’ adlı kitabında inançların davranışlarımızı etkilediğini ve biçimlendirdiğini belirtir. Dolayısıyla üstün başarı gösterilen bir ‘performansı’ modellemeniz için bu başarılı kişinin ‘inanç sistemine’ girmelisiniz. Sue’nın örnek verdiği insançlar şunlardır: Her insan biriciktir ve kendine özgürdür; Herkes kendine en uygun seçimi yapar; Başarısızlık yoktur, yalnızca durumlar vardır; iletişimin amacı oluşturacağı etkidir; Her sorunun bir çözümü vardır; Başarma olasılığı en fazla olan birey, düşünce ve davranışlarında en fazla esneklik gösterendir; Zihin ve vücut aynı sistemin parçalarıdır.
Stephen  Covey ‘Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı’ adlı kitabında bizim bütün deneyimlerimizi zihinsel haritalarımızla yorumladığımızı söyler. Bunlar ya ‘olan’ şeylerle ilgilidir, bunlara ‘Gerçeklik Haritaları’ denir ya da ‘olması gereken’ şeylerle ilgilidir, bunlara da ‘Değer Haritaları’ denir. Biz genelde bunların farkında değilizdir. Tutumlarımızı ve davranışlarımızı da bunlar belirler.
İNANÇLAR: Meta Programlar ve Değerler’den sonraki üçüncü algı filtresi İnançlardır. İnançlar, belirli şeylerin hakiki ya da gerçek oldukları hakkında kanılar ya da kabullerdir. İnançlar aynı zamanda dünyanın haliyle ilgili genellemelerdir. Mükemmeli yaratmayla ilgili NLP süreci olan Modellemenin en önemli unsurlarından birisi  inançlardır. Modellemeye çalıştığımız insanın belirli bir davranışı hakkındaki inançlarını bulmakla işe başlarız. Richard Bandler şöyle der: “İnançlar bizim kandıramayacağımız şeylerdir.” Belirli şeylerin bize kişisel güç vermesi ya da gücümüzü azaltmasıyla ilgili ön varsayımlardır. Bu düzeyde ele aldığımızda, inançlar, bizim bu dünyada bir şeyler yapabilme becerimizi harekete geçiren ya da durduran elektrik düğmelerine benzerler. Çünkü, eğer bir şeyi yapabileceğinize inanmıyorsanız, muhtemelen onu yapma şansını yakalayamayacaksınız demektir. Bir insanın inançları üzerinde çalışma sürecindeyken, onun inançlarının neleri yapmasına yol açtığını ortaya çıkarmanız çok önemlidir. Aynı zamanda inanmakta başarısız olduğu noktaların yapmak isteyip te yapamadığı şeyler üzerindeki rolünü keşfetmeniz de önemlidir.
TUTUMLAR: Dördüncü algı filtresi olan tutumlarımızı, belirli bir konu çevresindeki değer ve inanç sistemlerinden geliştiririz. Kendi tutumlarımızın oldukça bilincindeyizdir. Bazen bir ilişkiyi sona erdirmeden önce birisinin şöyle dediğini duymuşsunuzdur : “Eğer bu tutumunu değiştirmezsen, beni kaybedeceksin!” Tutumlar düzeyinde değişiklikler yapmak, değerler düzeyinde değişiklik yapmaktan daha zordur. Bugüne kadar hiç herhangi bir kişinin herhangi bir tutumunu değiştirmeye çalıştınız mı? Soyutluk düzeyinden dolayı, değerleri değiştirmek, tutumları değiştirmekten daha kolaydır.
BELLEK KAYITLARI: Beşinci algı filtresi, bellek kayıtlarımızdır. Bellek kayıtları bir kişinin algılarını ve kişiliğini derinden etkiler. Bizim kim olduğumuzu onlar belirler. Bazı psikologlar yaşlı insanların şimdiki zamandaki tepkilerinin aslında geçmişten gelen bellek kayıtlarından oluşan biçimlere (gestalts, belirli bir konu çevresinde belirli bir şekilde organize olmuş bellek kayıtları) gösterilen tepkiler olduğuna inanırlar. Şimdiki zaman, davranışlarımızın belirlenmesinde çok az rol oynamaktadır.
Bellek kayıtlarımız bizim geçmişimizdir. Bu yüzden çoğu insan geçmişte yaşar. Tamer Dövücü kimliğimizin kişisel geçmişimizden, değerlerimizden, inançlarımızdan ve meta programlarımızdan oluştuğunu belirtir.
Meditasyon çalışmaları şimdiyi yaşamamıza yardımcı olabilir.
KARARLAR: Altıncı filtre olan kararlarımız, bellek kayıtlarımızla ve geçmişte verdiğimiz kararlarla bağlantılıdır. Kim olduğumuzla ilgili kararlar, özellikle sınırlandırıcı kararlar, bizim bütün yaşamımızı etkiler. Kararlarımız, çeşitli değerleri, inançları, tutumları ve hatta yaşam ilkelerini yaratabilirler. En azından, zaman geçtikçe algılarımızı etkilerler. Birçok kararlarımızla ilgili sorun, ya onları bilinçsiz olarak ya da erken yaşlarda almış olmamız ve unutmamızdır. Bazen bir konuda karar veririz ve aradan yıllar geçmesine, büyümemize rağmen bu kararımızı yeniden değerlendirmeyiz. Halbuki değerlerimiz değişmiş olabilir. Özellikle sınırlandırıcı kararlarımızı yeniden değerlendirmememiz bütün yaşamımızı, istemediğimiz şekilde etkiler.
Harry Alder ’21 günde NLP’ adlı kitabında NLP’nin ‘İkna Etme Stratejisi’ dediği şeyin, bir kişinin ‘Karar Verme’ aşamasından kaç kere döndüğüyle ve karar vermek için ne kadar zamana ihtiyacı olduğuyla bağlantılı olduğunu söyler. Stratejilerin en belirgin özelliği de, karar veren kişinin kendisini tamamen ikna edip etmediğidir.

DİL: Yedinci algı filtresi dildir.  NLP çalışmaları sizin davranışlarınıza rehberlik eden sözlerinizin, düşüncelerinizi nasıl etkilediğini keşfetmenizi sağlayabilir. Bu cümledeki ‘davranışlar’ NLP’nin ‘Programming’ bölümünün; ‘düşünceleriniz’ NLP’nin ‘Neuro’ bölümünün ve ‘sözleriniz’ NLP’nin ‘Linguistic’ bölümünün konusudur.

Dil, insan olmanın bir parçasıdır. Toplumsal yaşamın temelidir. Birlikte yaşamak demek, başkalarıyla iletişim kurmak demektir ve dil de bunun araçlarından birisidir. Dil, içsel dünyalarımızı görünür kılar. İnsanlar dil aracılığıyla içsel dünyalarımızı işitebilirler ve ona dokunabilirler.
Dil sayesinde deneyimlerimizi paylaşabiliriz, soyut fikirlerle iletişim kurabiliriz, anlayabiliriz ve anlaşılabiliriz.

Dil Nedir?
Dil bir temsil sistemidir. Sözcükler gibi görünüşleri, sesleri, duyguları, tatları ve kokuları da düşünebiliriz. Dil, birincil temsil sistemi değildir. Duyusal deneyimler gibi birincil bir deneyim değildir. Dil seslerle taşınır. Dil, dijital temsil sistemi olarak ta anılır. Çünkü sözcükler dijitaldir.
Hiç deneylemediğimiz, var olabilen ya da var olmayan şeyler hakkında konuşurken, dili kullanırız. Örneğin, yeşil bir filden söz edebilirim.
Sözcükler deneyimlerimizin çapaları olarak ta kullanılırlar. Sözcükler hal oluştururlar, fikirleri ve anlayışı yansıtırlar.
Sözcükler bir mecaz (metafor) olarak ta kullanılır. Kendilerinin dışında ve ötesindeki bir şeyi işaret ederler. Örneğin, parmağımla gökteki Ay’ı işaret ettiğimi düşünün. Ay mı önemlidir, parmak mı? İşareti, işaret ettiği şeyle, varılacak hedef noktasıyla ya da ulaşılacak sonuç ile karıştırmamalıyız.

Duyumsal deneyimlerimizi sözcüklere döktüğümüzde, deneyim, içsel filtreler denen üç çeşit dönüşüm geçirir:
Silme: Deneyimin bazı yanlarını dışarıda bırakırız.
Çarpıtma: Deneyimin bazı yanlarına, diğer yanlarından daha fazla ağırlık veririz.
Genelleme: Bir deneyimden hareketle, deneyimler sınıfıyla ilgili genellemeler yaparız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder